3 Eylül 2010 Cuma

Çocukluk

Çocukluğumu hatırladım lan. Ben küçükken;

- Leblebi tozları vardı. Poşette satılırdı.
- Şehirler arası otobüslerde su istediğinde poşetin içinde su bir de yanında pipet olurdu. Pipeti poşete saplayıp su içerdik.
- Küçük renkli kolonyalar vardı. Okul kantininde satılırdı genelde.
- Çok boktan su tabancaları vardı.
- Üfleyince ucundaki top havalanan dalga motorları vardı.
- K'nex vardı.
- Kahraman Şerif vardı. Ayının gücü, kartalın gözü
- Perili Köşk oyunu vardı.
- Bmx bisiklet vardı.
- Taso vardı Bugs Bunnyli Tazmanya canavarlı
- Majorette arabalar vardı.
- Ayşegül orada burada diye kitap serisi vardı.
- Uğur böceği kumbara vardı.
- Cheetoslardan çıkan plastik arabalar vardı.
- Cino vardı laaaan :D çok güzeldi be
- Yav bütün bunları geçtim de bi İlhan İrem vardı sahi ona nooldu ?

1 Eylül 2010 Çarşamba

Facebook

Her gece eminim -bende bunlara dahilim- facebook hesabına bakmadan uyuyamayan milyonlarca insan var. İnanılmaz bir bağımlılık haline geldi. İçindeki oynanan oyunları söylemiyorum bile. Farmville denen dalga zaten aldı başını gitti. Facebook, bilgisayar gibi bence. Eskiden hatırlarsanız çocuklar eve bilgisayar aldırmak için "ders çalışırım ben onla" diye çok boktan bir bahane sunarlardı. Facebookda ki bahane de şu: "İlkokul arkadaşlarımı bulurum". Sanane ilkokul arkadaşlarından. Zaten umursuyor olsaydın koparmazdın irtibatı. Benim mektuplaştığım -cep telefonu, mail falan yoktu tabi o zamanlar- ilkokul arkadaşlarım var. İtiraf ediyorum: Ben facebook hesabımı bir inat uğruna açtım. Pişmanda değilim açıkcası. Oyunlara bulaştım bir ara ama hakkaten deli gibi bağımlılık yaratıyor. Sorumluluk duygusunu geliştiriyor insanın. "Bugün karpuzlar oldu onları almam lazım yoksa çürürler orada" gibi cümleler duymak çok mümkün. Kısacası facebook hayatımızın içine sıçtı.